Elden Ring’in de çıkışıyla birlikte popülerliğine popülerlik katan ‘Souls-like’ türü, birçok yeni oyuncu içerisinde merak uyandırıyor olsa da; bir o kadar da korkutucu olabiliyor. Peki ya, bu türden uzak durmanıza gerek yoksa? Gelin, hep birlikte ‘Souls-like’ türünün derinliklerine inelim ve bu tür hakkındaki merak edilen tüm sorulara detaylı bir şekilde göz atalım.
Şüphesiz ki, Elden Ring’in oyun dünyası için yeni bir dönüm noktası yarattığını söylesek yanlış olmaz. İlk inceleme puanları gelmeye başladığında 97 Metacritic ortalamasını bile gören oyun; içerisinde barındırdığı başarılı sanat tasarımı, tatminkar keşif sistemi, keyifli oynanışı ve atmosferiyle birçok oyuncuyu cezbetmeyi başardı.
Bizler de; Elden Ring’in arkasında yatan ‘Souls-like’ türünün doğuşunu, bu türün neden bu kadar çok sevildiğini ve oyun dünyası üzerindeki etkisini uzun uzun anlattığımız bir yazı hazırladık. Ayrıca, türe aşina olmayan bir oyuncu olsanız bile; bu yazıdan sonra bir şans daha vermeyi gözden geçirmeyi düşünübebilirsiniz. O hâlde, gelin yazımıza geçelim.
Souls-like türü hakkında en çok merak edilenler:
Zorluğuyla ün salan bir konsept: Souls-like nedir?
Yazımızın geri kalanında, her ne kadar bu türü detaylı bir şekilde açıklıyor olsak da; türü hiç duymamış olan kullanıcılarımız için minik bir özet geçmek istedik. ‘Souls-like’, Hidetaka Miyazaki eşliğinde, FromSoftware tarafından oluşturulmuş bir oyun türü. Demon’s Souls’un ardından ilk Dark Souls’un piyasaya sürülmesi ile birlikte sıkça adından söz ettiren bu tür, aslında ‘Souls-gibi’ anlamını taşıyor.
‘Souls-like’; doğrudan bir hikâye anlatımı barındırmayan, karanlık bir fantastik evrende geçen zorlu aksiyon – rol yapma oyunlarını adlandıran bir oyun türüdür. Bu tür, kendi içerisinde özgün bir kayıt sistemi barındırır ve oyuncular bu kayıt noktalarıyla etkileşime geçebilir. Oyuncu öldüğünde veya bir kayıt noktasıyla etkileşime geçtiğinde, oyun içerisindeki birçok düşman ve çevre detayı yeniden doğar. Örneğin; Bir kaleye girmeden önce kesmiş olduğunuz basit bir düşman veya zor bela üstesinden geldiğiniz bir tuzak. Bu tür, oldukça zorlu bir deneyim vaat eder ve herhangi bir zorluk seçeneği sunmaz. Özellikle, ‘Boss’ dediğimiz birbirinden heyecanlı ve zor düşman dövüşleriyle öne çıkar.
Başarısızlıktan doğan bir başarı: Souls-like türü nasıl ortaya çıktı?
‘Souls-like’ türünün isim atası olarak adlandırabileceğimiz Demon’s Souls, 5 Şubat 2009 tarihinde sadece Japonya’da piyasaya sürüldü. Oyunu başarısız bir proje olarak adlandıran Sony, FromSoftware tarafından geliştirilen oyunu Japonya’nın dışına sunmaktan çekinmiş ve sadece Japonya’da piyasaya sürmüştü. Oldukça başarısız bir çıkış süreci gerçekleştiren Demon’s Souls, herhangi bir satış başarısı yakalayamamış ve oyuncuların pek fazla umursamadığı bir yapım olarak yer edinmişti. Ama sonrasında, işler değişti.
Bir önceki hikâyeye devam etmeden önce, Sony’de dâhil olmak üzere; neden birçok kişinin Demon’s Souls’a ‘’Başarısız bir proje’’ gözüyle baktığına değinelim. Karanlık bir fantastik evrende geçmesi planlanan bu yapım, aslında günümüzce adlandırdığımız gibi ‘Souls-like’ bir oyun değildi. Geliştirme süreci oldukça sıkıntıda olan ve herkes tarafından başarısızlık abidesi olarak hor görülen bu proje, Hidetaka Miyazaki’nin başa geçmesiyle birlikte köklü değişikliklere gitti.
2004’lü yıllarda FromSoftware’de çalışmaya başlayan genç Miyazaki, stüdyonun geliştirmekte olduğu bir diğer oyunun berbat gidişatından haberdar olmuş ve projenin başında yer almak istediğini belirterek, oyun dünyasının kaderini değiştiren bir sürece imza atmış oldu. Herkesin ‘Hayal kırıklığı’ olarak isimlendirdiği projenin başına geçen genç Miyazaki, oyun içerisinde köklü değişiklikler yaparak, kendi planlamış olduğu bir şekle getirmeyi başarmıştı. Demon’s Souls olarak piyasaya sürülen bu oyun, Sony ve oyunu test eden birçok kişi tarafından başarısız olarak görülse de; dünyanın geri kalanı, bu bakış açısına sahip değildi.
Demon’s Souls, sadece Japonya’da piyasaya sürüldükten sonra; FromSoftware, oyunun Avrupa ve Kuzey Amerika’da yayımlanması için Bandai Namco ve Atlus ile anlaştı. Dünyanın geri kalanı için yeni yayıncılarını bulan Demon’s Souls, büyük bir ilgiyle karşılandı. Japonya’daki başarısız satış sayılarını kısa sürede katlamayı başaran oyun, kendine özgü zorluğu ve tarzıyla ün salarak, oyuncular içerisinde bir yer edinmeyi başardı. Sony, büyük bir hata yaptığını kabul etti. Bu sırada; FromSoftware, Bandai Namco ile Hidetaka Miyazaki eşliğinde ‘Dark Souls’u yaratmak için anlaşmıştı bile. Ve; oyun dünyasında büyük ses getiren, birçok oyuna ilham olan, kendi türünü yaratan, ‘Souls-like’ dediğimiz tür doğmuş oldu.
Sadece zorluğuyla değil, her şeyiyle: Bu tür neden seviliyor?
Zorluğuyla nam salan bu tür, birçok oyuncunun başlamaya çekindiği ve kendisine ‘’Ben bu zorluğa sabredebilir miyim ki?’’ sorusunu sorduğu bir nokta. Sanılanın aksine, ‘Souls-like’ oyunlar; sadece zorluğuyla değil, kendisine özgü olan birçok şey ile öne çıkıyor ve bu yüzden seviliyor. Souls oyuncuları, birer mazoşist değil ve bu oyunları eğlenmek için oynuyorlar.
‘Souls-like’ bir oyun; kendisine has karanlık bir evrene ve atmosfere sahiptir. Bu karanlık evrende geçecek olan oyun, herhangi bir şekilde doğrudan hikâye anlatımına sahip olmaz. Hep bir sır perdesi aralar ve oyuncunun bu hikâyeyi araştırarak keşfetmesini bekler. Yani hikâyeyi oyun size sunmaz, siz hikâyeye gidersiniz. Mutlu son görmek istiyorsanız, yanlış yerdesiniz. ‘Souls-like’ oyunlar acımasızdır. Hatayı affetmez, cezalandırır. Kasvetli bir atmosferde, sürekli olarak tetiktesinizdir. Oyunun en sevilen yanlarından bir tanesi de işte budur. Oyuncuyu sürekli olarak ‘Tetikte olma’ duygusuna başarılı bir şekilde sokabildiği için, her yeri kolaçan eder ve heyecan dolu bir deneyim yaşarsınız.
Karşınıza çıkacak olan hiçbir düşmanı küçümsememeniz gerekir. ‘Souls-like’ bir oyun acımasızdır, düşmanlar da öyle. ‘Boss’ olarak adlandırdığımız büyük düşmanlar, bir Souls oyununun en eşsiz olduğu noktalardan bir tanesidir. Bu ‘Bosslar’ özenle tasarlanmış olup, oldukça zorlu mücadeleler sunmayı hedeflemektedirler. Eğer siz, bir oyuncu olarak bu düşmanlara herhangi bir stratejiniz olmadan doğrudan saldırmayı denerseniz, muhtemelen bu düşman sebebiyle oyundan nefret edebilirsiniz.
Bir ‘Souls-like’ oyunun kilit noktası, ‘Düşmanın gibi düşün’ cümlesidir. Çok güçlü bir ‘Boss’ ile karşılaştığınızda, bu düşman sizi belki üç defa, belki beş, belki de dokuz defa kesebilir. Burada önemli olan, sizin her karşılaşmaya daha güçlü bir şekilde çıkıyor olmanızdır. Yavaş yavaş düşmanınız gibi düşünmeye başlar, onun hareketlerini ezberler ve kapasitesini açığa çıkarırsınız. Bu sayede, hangi durumlarda ne yapabileceğini çok iyi bir şekilde anlar ve karşılık vermeyi öğrenirsiniz. Onca denemeden sonra o düşmanı alt etmeyi başardığınızda ise, eşsiz bir tatminkârlık duygusu ile baş başa kalmanın keyfini sürebilirsiniz.
Bahsedebileceğimiz bir diğer önemli nokta ise, vuruş hissi. FromSoftware, bu konuda gerçekten başarılı bir şirket diyebiliriz. ‘Souls-like’ oyunlar içerisinde yer alan vuruş hissi ve birçok silahın kendine özgü bir oynanış sistemine sahip olması; türü en zevkli kılan etkenlerden birkaç tanesini oluşturuyor. İsteyene kılıç-kalkan, isteyene bıçak, isteyene de büyücülük dâhil olmak üzere birçok farklı seçenek mevcut. Bu sayede oyuncular kendi özgün oynanış tarzlarını keşfedip, oyun deneyimlerini bu tarza göre inşa edebiliyorlar.
Son olarak da, Elden Ring ile birlikte zirveye taşınmış olan ‘Keşif hissiyatından’ bahsedelim. Souls oyunları, genel itibariyle derin bir keşif sistemi barındıran oyunlardır. Elden Ring ile birlikte açık dünya bir Souls-like deneyimi vaat eden FromSoftware, bu vaadini o kadar başarılı bir şekilde gerçekleştirdi ki; türün diğer oyunlarına nazaran, çok ciddi bir satış başarısı yakalamayı başardı. Oyuncunun elinden herhangi bir şekilde tutmayan ve ‘’Tamamen kendin keşfet’’ mantığını benimseyen Elden Ring; birbirinden güzel manzaraları, ödüllendirici ve ilgi çekici mekanları da dâhil olmak üzere, türü, keşif duygusu konusunda zirvelerde oynuyor desek yeridir.
Özenilen yeni bir tür: Oyun dünyası nasıl etkilendi?
‘Souls-like’ın ilerlemekte olan başarısı, birçok büyük/küçük şirkete de ilham oldu. Bazı yapımcılar, direkt olarak türe kendi tarzlarını yansıtırken, bazı yapımcılar da türün içerisinde beğenmiş oldukları mekanikleri kullanarak karşımıza çıktı. Nioh, Lords of the Fallen, The Surge ve Salt and Sanctuary gibi yapımlar kendi Souls deneyimlerini yaratırken; Star Wars Jedi: Fallen Order gibi oyunlarda da birçok Souls mekaniğine yer verildiğine hep birlikte şahit olduk.
‘Rogue-like’ ve ‘Metroidvania’ gibi oyun sektörüne ilham olmaya devam eden ‘Souls-like’ türü, Elden Ring ile birlikte birçok farklı yapımcıya da ilham olabilir. Özellikle açık dünya tarafındaki keşif hissiyatı ve oyuncuya sunmuş olduğu serbestlik ile de öne çıkan Elden Ring, önümüzdeki yıllarda etkisini bizlere gösterecektir. Böylelikle, ‘Souls-like’ türünün derinliklerine inmiş olduğumuz yazımızın sonuna geldik. Peki sizler bu türü keşfettiniz mi?