Günümüzde oyun stüdyoları daha fazla gelir elde etmek için oyuncuların beklentilerini yok sayıyor ve çalışanlarını insanüstü şartlarda düşük maaşlarla çalıştırıyor. Nintendo’nun eski CEO’larından Satoru Iwata, çalışanları ve oyuncu kitlesi için öyle fedakârlıklar yaptı ki okurken inanamayacaksınız.
Yıllar boyunca oyun dünyasında büyük skandallara tanıklık ettik; yöneticilerin, çalışanlarını günde 10-12 saat çalıştırması, CEO’ların çıkan oyunların başarısızlığını çalışanlara yükleyip, çalışanların maaşlarında kesinti yapması ve daha niceleri.
Basit bir oyun stüdyosunun yöneticisi bile kibirli ve egoluyken; Iwata, Nintendo gibi oyun dünyasının zirvesindeki bir şirketin CEO’su olmasına rağmen sırf çalışanları işini kaybetmesin, motivasyonları bozulmasın diye kendisinden çok çalışanlarını düşünürdü.
Satoru Iwata, CEO olarak Nintendo tarihine adını altın harflerle yazdırdı.
Nintendo şirketinde bugüne kadar şirketin kurucusu Fusajiro Yamauchi’nin ailesi haricinde kimse Nintendo’nun CEO’su olmamıştı.
Satoru Iwata, 113 yıllık şirket geleneğini bozmuş ve diğer şirketlerdeki başarılarından dolayı “aileden biri olma” kuralından muaf tutularak 2002 yılında Nintendo CEO’su olmuştu.
Nintendo, zamanında kötü günler geçirmişti ancak Iwata, bu başarısızlıktan dolayı asla çalışanlarını suçlamamıştı.
Satoru Iwata, eğer ortada bir başarısızlık varsa bunu çalışanlarına değil her zaman kendine mal eden dürüst ve inisiyatif almayı bilen bir yöneticiydi.
Yüksek riskli projelerle şirketin satışları kötüye giderken sırf çalışanlarının motivasyonu bozulmasın, işlerinden olmasınlar diye yönetici olarak bu başarısızlığı kendisi üstlenmiş ve kendi maaşını yarı yarıya düşürmüştü.
Iwata, Nintendo’ya CEO olmadan önce Hal Laboratory’de çalışan başarılı bir yazılımcıydı.
Gençliğinde başarılı bir yazılımcı olan Iwata, yazılımcı olarak çalıştığı dönemde Kirby gibi önemli Nintendo oyunlarının geliştirilmesinde görev almıştı. Yazılım birimindeki ciddi başarılarından dolayı görevinde terfi etmiş ve Hal Laboratory’de CEO olmuştu.
Iwata, işin mutfağından geldiği için Nintendo’yu sadece yönetmekle kalmıyor aynı zamanda yazılımcılarına yardımcı oluyor ve sahada direktifler veriyordu.
Iwata Hal Laboratory’nin CEO’su iken; Nintendo, Pokemon Red and Green’in sadece Japonya ile sınırlı kalmamasını ve dünya pazarında da tanınmasını istiyordu.
Döneminin en popüler oyunlarından biri olan Pokemon Red and Green, bu popülaritesini Japonya’nın dışına da taşımak istiyordu. Nintendo, bu oyunun İngilizce dilinde yayımlanmasını, böylelikle daha çok oyuncuya ulaşmak istiyordu.
Satoru Iwata, Hal Laboratory’nin CEO’su olduğu dönemde yöneticiliğin sefasını sürmek yerine bu işi tek başına üstlenmiş ve oyunu İngilizceye çevirerek Pokemon oyunlarının tüm dünyaya açılabilmesini sağlamıştı.
Satoru Iwata’ya göre başarılı olmak için yapılması gereken tek şey, oyun grafiklerini daha iyi hâle getirmek değildi.
Satoru Iwata’ya göre oyun deneyimini iyileştirmek oyun grafiklerini iyileştirmekten çok daha önemliydi ve bu düşüncesiyle oyun dünyasının tekdüze rekabetinin dışına çıkıp yediden yetmişe her kesime hitap etmeyi hedeflemişti.
Bu hedefiyle birlikte hem konsolların hem de oyunların, oyun dünyasına uzak olan insanların bile erişebileceği kolaylıkta olmasını amaçlamış ve böylelikle ilk işi Nintendo DS el konsolunu geliştirmek olmuştu.
Belki de dünyanın en riskli projelerinden biri olan Nintendo DS el konsolu resmen tanıtılmıştı, Nintendo ya vezir olacak ya da rezil olacaktı.
PlayStation 3 ve Xbox 360 konsolları oyun dünyasını kasıp kavururken dünyanın en eski ve en köklü oyun şirketi Nintendo’nun, daha önce hiç denenmemiş bir türde konsol çıkarmak gibi ciddi bir risk almasına gerek var mıydı?
Iwata’ya göre cevap evet olacak ki bu çılgınlığıyla tuşlardan oluşan geleneksel kontrollerin yanına, oyun dünyasıyla daha önce hiç alakası olmayan insanlara kolaylık olması açısından bu tuşların yanına bir de dokunmatik ekran koydurmuştu.
Tarihin ilk portatif dokunmatik cihazlarından Nintendo DS, beklentilerin kat kat üstünde bir başarıya imza atarak oyun dünyasını kasıp kavuruyordu.
2004 yılında piyasaya çıkan Nintendo DS, dünyanın en çok satan el konsolu olmuştu. Tüm konsollar arasında da PlayStation 2’den sonra en çok satan ikinci konsol olmayı başarmıştı.
Iwata amacına ulaşmış ve Nintendo DS ile her yaştan insana hitap ederek sadece oyuncuları değil, oyuncuların ailesini de müşterisi hâline getirmişti.
Nintendo DS’in başarısından 3 sonra teknoloji devi Apple, iPhone’u tanıttı.
Apple, dokunmatik ekranlı iPhone’u tanıtınca Nintendo DS’in öncülüğünde dokunmatik ekran resmen bir standart hâline gelmişti.
Nintendo’nun aldığı büyük risk, büyük başarı getirmiş ve günümüzde her yıl milyar dolarları aşan mobil oyun sektörünün yaratılmasını sağlamıştı.
Nintendo DS ile oyun dünyasında yeni bir çağ başlatan Iwata, yine akılları baştan çıkaracak bir projeyle karşımıza çıkmıştı: Wii
Nintendo DS’in beklenmedik büyük başarısıyıla Iwata, oyuncuların geleneksel kontrol düzeni olan tuş takımından sıkıldıklarını düşünerek yine çok riskli bir proje olan Nintendo Wii üzerine yoğunlaşmıştı.
Wii, çıktığı dönemdeki rakipleri olan PlayStation 3 ve Xbox 360’a karşı öyle bir başarı elde etmişti ki bu iki konsolun toplamından daha yüksek satış rakamına ulaşarak döneminin en çok satan konsolu olmuştu.
Iwata, ömrünün son zamanlarında hastanede yatarken bile Nintendo’nun aktif projeleriyle ilgileniyordu.
2002 yılında Nintendo’da CEO görevine başlayan ve 2015 yılına kadar görevine devam eden Iwata, kansere yakalanmış ve hastaneye kaldırılmıştı.
Iwata, ömrünün son zamanlarında hastanede yatarken Pokemon Go projesinin geliştirilme süreci ile ilgili önemli direktifler veriyordu. Günümüzde bile satış rekorları kırmaya devam eden Nintendo Switch projesi de Iwata’nın projesiydi.
Switch el konsolunun da üretilmesinde büyük rol oynayan Iwata, yakalandığı safra yolu kanserine yenik düşmüş ve ne Pokemon Go’nun ne de Nintendo Switch’in çıkışını görmeye ömrü ne yazık ki yetmemişti.
Gönül ister ki günümüzdeki tüm şirket yöneticileri Satoru Iwata kadar dürüst ve görevine sadık olsun. Umarız ki hem bu nesilde hem de gelecek nesillerde Iwata gibi işini layıkıyla yapan başarılı yöneticiler görürüz.